Ayırtedici İtibarın Haksız Kullanımı
Lidl vs.Tesco
Bilindiği üzere herhangi bir işaretin marka olabilmesi için sahip olması gereken öncelikli vasıf, ticari köken gösterebilmek amacı ile ayırtedici olmasıdır. Ancak ayırtedici olan işaretler tescil edilebilmektedirler ki, tescil edildiklerinde tüketiciler nezdinde diğer benzer ürün/hizmet gurubunda olan işaretlerden ayrılarak belirli yönleri ile itibar kazanabilsinler ve bu itibarlarını koruyabilsinler.
Marka hukukunda en sık karşılaşılan anlaşmazlık türü de tabii olarak markaların ayırtedicilikleri olmaktadır. Marka hukuku açısından sıradan kabul edilebilecek bu tip anlaşmazlıklar, karşılıklı tarafların birer dünya devi olmaları halinde ise doğal olarak ilgi çekmektedir.
Geçtiğimiz günlerde İngiltere & Galler Adalet Yüksek Divanının Avrupa’nın en büyük iki süpermarket devinin karşılıklı geldiği davada almış olduğu kararda bu nedenle yankı uyandırdı.
Avrupa’nın en büyük süpermarket zincirlerinden Alman menşeli Lidl, 2020 yılında kendi logosuna benzer şekilde mavi zemin üzeri sarı daire içerisinde “Clubcard İndirim Kartı” reklamı yaptığı gerekçesi ile yine Avrupa’nın en büyük bir başka süpermarket zinciri olan İngiltere menşeli Tesco’yu İngiltere’de dava etmişti.
2 yılı aşan dava süreci sonucunda Adalet Yüksek Divanı hakimi Joanna Smith, Tesco’nun “markanın ayırtedici itibar avantajını haksız olarak kullandığı” gerekçesi ile Lidl’i haklı buldu ve Tesco’nun işaretin kullanımına son vermesini istedi.
Tesco tarafından kararın haksız olduğu ve karara itiraz edileceği açıklansa da şimdi öncelikli olarak merak edilen, Adalet Yüksek Divanının itirazın sonucu belli olana kadar Tesco’nun işaretin kullanımına izin verip vermeyeceği.
Bu tip mahkeme kararlarının başka anlaşmazlıkların çözümünde de örnek teşkil edebileceğini belirtirken önemle altını çizmek istediğimiz husus ise her anlaşmazlık dosyasının; bu ister bir mahkeme ya da kurum içerisinde görülen bir itiraz dosyası olsun; kendi içerisinde ve kendi şartları açısından değerlendirildiğidir.
Turkish